Gelişimsel Dil Bozukluğu ve Özgül Dil Bozuklukları
Bu yazımda, gelişimsel dil bozukluğu ve özgül dil bozukluğu ile ilgili yaptığım literatür taraması sonucu elde ettiğim bilgileri özetlemeye çalıştım. Yazıma öncelikle gelişimsel dil bozukluğu (GDB) ve özgül dil bozukluğunu (ÖDB) tanımlayarak başladım. GDB ve ÖDB’nin ayırıcı tanılarına yer verdim. Birbirleriyle olan farklarını karşılaştırarak bozuklukların daha anlaşılır olmasını amaçladım. Keyifli okumalar diliyorum.
Dil ve konuşma gelişimindeki sorunlar erken doğum, motor gelişim geriliği, işitme kayıpları, genetik bozukluklar, ailede gelişimsel dil bozukluğu öyküsü, yarık dudak/damak, çevresel koşullar gibi birçok faktörden kaynaklanabileceği gibi bazen tüm bu nedenlerden bağımsız olarak da görülebilmektedir. Bilişsel, duyusal, sosyal ve motor gelişimle ilgili bir yetersizliği olmadığı halde dilin fonoloji, semantik, sentaks ve pragmatik bileşenlerinden birinde, birkaçında ya da tümünde yetersizlik gösteren çocukları tanımlamak amacıyla özgül dil bozukluğu terimi kullanılmaktadır (Topbaş, 2010). Özgül dil bozukluğu (ÖDB) olan çocuklarda ilk olarak otizm, genetik bir sendrom, işitme kaybı, zekâ geriliğinden şüphelenilse de bu gibi durumların varlığına rastlanılmamıştır. Ancak dilin bir veya birden fazla bileşeninde dile ait bozuklukların varlığı gözlenmiştir. Bu bozukluğun nedeni tam olarak bilinmiyor olsa da genetik geçiş gösterdiği ile ilgili düşünceler de söz konusudur (Lust, 2006; McCauley, 2001).
ÖDB’li çocuklar ne söylendiğini anlıyor gibi görünüyor olsalar da genellikle konunun ana temasını anlayamazlar ve sorulan sorulara uygun yanıtlar veremezler. Konuşma seslerini üretirken, kendilerini sözel olarak ifade ederken, cümle içindeki sözcükleri anlamada ve kullanmada zorlanırlar. Bazen tek sözcük üretimlerinde konuşmaları anlaşılır olabilse de cümle üretiminde başarısız olabilmektedirler. Konuşulan dili anlama ve üretmede akranlarından geridedirler. Bazı çocuklarda yalnızca alıcı ya da ifade edici dil becerilerinde sorun görülürken bazı çocuklarda her iki alanda da sorunlar görülebilmektedir (Lust, 2006). ÖDB’li çocukların dilsel becerilerindeki sınırlılıklar, iletişim becerilerini geliştirmelerinde yaşıtlarından kötü performans sergilemelerine sebep olmaktadır. Ayrıca bu çocuklarda duygusal, davranışsal ve sosyal problemler akademik başarısızlıkları da beraberinde getirmektedir. ÖDB olan çocukların konuşmalarının en tipik özelliği yapım ve çekim eklerinin kullanılmayışıdır (McCauley, 2001). Çocuklara, maymun olan bir resimde maymunun kolunu gösterip “Bu maymunun neresi?” diye sorulduğunda, “Maymunun kolu” demek yerine “kol” veya “maymun” diyerek ekleri kullanmadan cevap verebilirler. Zaman kavramını anlamakta zorlanabilirler. “Dün Ahmetlere gittik” cümlesinin yerine “Bugün Ahmet gitti” şeklinde cümle kurabilirler. Yer-yön bildiren ekleri kullanmakta zorlanabilirler. “Çatallar çekmecenin içinde” cümlesini “Çatal çekmece” şeklinde söyleyebilirler. Aitlik bildiren kelimelerde karışıklık yaşayabilirler. Babasının saatini göstererek “Bu kimin saati?” diye sorulduğunda “Babamın” demek yerine “Baba saat” diyebilirler. Bunlara ek olarak, ÖDB’li çocuklar günlük hayatta karşılaştıkları bazı nesnelerin isimlerini hatırlamayarak sözcük bulmada, sözcükleri geri çağırmada güçlükler yaşayabilmektedirler. Dolayısıyla bu çocuklarda çalışma belleği ile ilgili sorunların olduğu tartışılmaktadır. Kurdukları cümlelerin uzunlukları 3-4 sözcüğü geçmeyebilir (McCauley, 2001). Öykü anlatırken kendini düzeltme, duraklama gibi davranışlar göstererek daha çok çabalamaktadırlar.
Dil gelişimi dışında diğer gelişim alanlarında herhangi bir anomali, bozukluk olmayan ve dil gelişiminde sorun yaşayan çocukları tanımlamak için gelişimsel dil bozukluğu ifadesi kullanılmıştır. GDB’ye sahip bireylerin alıcı ve ifade edici dil becerileri takvim yaşlarından ve zekâ açısından beklenen dil becerilerine kıyasla oldukça sınırlıdır (Bishop, 2006). GDB olan bireylerin yaşadıkları dil sorunları zihinsel yetersizlik, işitme kaybı, motor bozukluklar, herhangi bir nörolojik, bilişsel, gelişimsel bozukluk gibi biyomedikal faktörlere bağlı olmaksızın ortaya çıkmaktadır. GDB olan çocuklar dilin morfoloji, semantik ve pragmatik bileşenlerinde farklı güçlükler yaşamaktadırlar. Bu çocukların muhakeme ve akıl yürütme becerileri ve yürütücü işlevler gerektiren görevleri yerine getirmede zorlandıkları bilinmektedir. GDB olan çocukların tıbbi ve eğitsel değerlendirme süreçlerinde dil gelişimlerinin yanı sıra genetik, nörobiyolojik ve bilişsel beceriler açısından da ayrıntılı olarak değerlendirilmeleri gerekmektedir. Örneğin bazı araştırmalar bozukluğun temelini, beyinde dil ve konuşmadan sorumlu bölgelerde yer alan nöronların boyut, sayı ve miyelizasyon derecelerindeki bazı anormalliklerin bulunmasından kaynaklı olduğunu ortaya koymaktadır (Korkmaz, 2005). Diğer taraftan bilişsel süreçlerin aktif olması konuşmanın algılanması, işlemlenmesi, depolanması ve dilin ifade edilmesi gibi görevlerde GDB olan çocukların zorluk yaşıyor olmaları, çalışma belleği ile ilgili sorunlarının olabileceğini düşündürmektedir (Owens, 2014). GDB’yi genetik faktörlerle açıklamaya çalışan araştırmalar doğruluğu tam olarak ispatlanmamış olan FOXP2, CNTNAP2, ATP2C2 ve CMIP genlerinin dil bozuklukları üzerinde etkili olabileceğinden ayrıca ebeveynlerdeki dil bozukluğu durumunda genlerin aktarımıyla çocuklarında da GDB olarak görülebileceğinden bahsetmektedir. Ancak beyinle ilişkili bozuklukların nöropatolojisinin daha fazla aydınlatılması gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır. GDB olan çocukların yaşadıkları güçlüklerin tek bir etmenin ötesinde birden fazla faktörle açıklanabilmesi muhtemel görünmektedir.
Özellikle küçük yaşlarda gelişimsel dil bozukluğu olan çocuklarla özgül dil bozukluğu olan çocukları birbirinden ayırmak kolay değildir. GDB durumunda bireyin yaşıtlarını yakalayabileceği bilinmektedir. Ancak alan yazında 24-36 aylık dönemde GDB tanısı almış ya da almamış olan çocukların dil bozukluklarının okul çağı ve sonrasında da devam etmesinin ÖDB olarak ifade edildiği şeklinde belirtilmektedir. (Bishop & Adams, 1990; Bishop & Endmundson, 1994). Araştırmacılar bu çocukları, dil bozukluğundan kaynaklı ileride yaşayabilecekleri problemlerden uzak tutmak için erken tanılamanın ve çocuk için uygun müdahale yöntemini geliştirmenin önemini belirtmektedirler. GDB ile ÖDB’nin ayırt edilebilmesi için sadece dil değerlendirmesi yeterli ölçüt değildir. Bunun yanında çocuk, sosyal gelişim, ince ve kaba motor gelişimi, söz öncesi iletişimsel gelişimi, sözel olmayan becerilerinin gelişimi gibi diğer gelişim alanları açısından da standardize testler aracılığıyla ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmelidir. Yapılan çalışmalarda bu yöntemlerden özellikle IQ (zekâ puanı) değerlendirme yönteminin kullanılmasıyla elde edilen sonuçlarda çocuğun akranlarıyla denk olmasının yanında dili kullanmaya yönelik bir güçlüğünün bulunmasının onu ÖDB’ye yaklaştırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
Araştırmalar 24- 36 ay arasında bilişsel durum ve yaşlarına uygun dil gelişimi performansı sergilemeyen çocuklar için gelişimsel dil bozukluğu tanımlamaları yapıldığını göstermektedir. GDB şüphesinin oluşabilmesi için ailede bozukluk öyküsü, dil öncesi pragmatik dönemde farklılıklar, 12 ay civarında ilk sözcüklerin üretilmemiş olması, 18 ay civarında 50 sözcük üretiminin bulunmaması ve son olarak 24 ay civarında yaklaşık olarak 200 sözcük üretiminin olmamasıyla birlikte ikili sözcük kombinasyonlarının da yapılmıyor olması ileri ve detaylı değerlendirme gerekliliği için yeterli olabilmektedir (Hawa & Spanoudis, 2014). Ayrıca GDB’li çocukların okur-yazarlık, öğrenme, sosyal ve emosyonel iyi oluşlarında etkilenme görülebilmektedir. GDB’nin yukarıda belirtilen tanı kriterlerinin yanında ÖDB tanısı ise dışlama ölçütleri ile konulabilen bir tanı olmakla birlikte nörolojik, duyusal, bilişsel veya emosyonel herhangi bir sorun olmaksızın dil gelişiminde gözlenen bozukluğu ifade etmektedir. ÖDB’de dil, mevcut yaş ve zekâ seviyesine göre beklenen performansın önemli düzeyde altındadır ve genellikle standart bir dil testinde en düşük %10’luk puan dilimindedir. Sözel olmayan zekâ ve gelişimsel beceriler normal sınırlar içerinde yer almaktadır. Dildeki zorlukların işitme kaybı, fiziksel anomaliler veya çevresel yoksunluktan kaynaklanmadığı belirtilmektedir. Dildeki zorluklar, beyin hasarına bağlı değildir. Konuşmaya geç başlama öyküsü vardır ve 2 yaşına kadar ilk kelime üretimi gözlenmemektedir. Özellikle okul öncesi dönemde konuşma sesi hataları vardır. Sıklıkla yalnızca basit dilbilgisel yapıların kullanılarak ekler atılmaktadır. Hem anlama hem de üretimde sınırlı sözcük dağarcığı vardır. Sözel kısa süreli bellekte zayıflıklar gözlenmektedir. Özellikle konuşucu hızlı konuştuğu zamanlarda karmaşık dilsel yapıları anlamada zorluk yaşamaktadırlar (Bishop, 2006). Dil ve konuşma terapistleri ÖDB ve GDB ayırıcı tanısı için formal testlerden elde edilen verileri informal gözlemi ile birleştirerek elde ettikleri değerlendirme sonuçları, yaş, bozukluğun sergilenme süresi ve ek bozukluk varlığı kriterlerine başvurmaktadırlar. Bu sayede daha güvenilir ve net sonuçlara ulaşmaya çalışmaktadırlar.
ÖDB ve GDB tanıları dil bozukluğunu kapsayan iç içe geçmiş, birbirlerine çok benzer iki tanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki tanı çocuklarda benzer problemleri beraberinde getirdiğinden aralarında ayrım yapmayı zorlaştırmaktadır. Değerlendirme araçlarından yararlanarak elde edilen sonuçlar sayesinde tanılar arasında net bir karara varmamız mümkün olabilmektedir. Çalışmalarda GDB’nin yaşıtlarını yakalayamayan çocuklardaki yerini ÖDB tanısına bırakması durumu iki tanı arasındaki farkı daha anlaşılır ifade etmektedir. Tanı kriterlerindeki farklılıkları göz önünde bulundurduğumuzda daha net sonuçlara ulaşabiliriz. Kesin ve detaylı taramanın olmaması iki tanı arasında her zaman bizi arada bırakacak bir husus olduğundan, her çocuk kendi özgüllüğü ile detaylıca informal ve formal gözlemlerden yararlanılarak değerlendirilmeli ve uygun müdahale ile terapi programları hazırlanmalıdır.
Yazımızı değerlendirmek için yorum yapabilirsiniz…
Teşekkürler
Bilimsi Ekibi
KAYNAKÇA
Bishop, D. V. M. & Adams, C. (1990). A prospective study of the relationship between specific language impairment, phonological disorders and reading retardation. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 31(7), 1027-1050.
Bishop, D. V., & Edmundson, A. (1987). Specific language impairment as a maturational lag: Evidence from longitudinal data on language and motor development. Developmental Medicine & Child Neurology, 29(4), 442-459.
Bishop, D. V. (2006). What causes specific language impairment in children? Current Directions in Psychological Science, 15(5), 217-221.
Hassamancıoğlu, U., & Doğan, Ö. (2021). Gelişimsel dil bozukluğu olan çocuklar: Dil gelişimi ve sözel çalışma belleği. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 22(4), 871-893.
Hawa V.V., & Spanoudis G. (2014). Toddlers with delayed expressive language: An overview of the characteristics, risk factors and language outcomes. Research in Developmental Disabilities, 35(2), 400-7.
Kaçar, D. (2011). Anlamsız sözcük tekrarı testi geliştirme çalışması: özgül dil bozukluğu olan çocuklarla ön çalışma bulguları (Master's thesis, Anadolu University (Turkey)).
Korkmaz, B. (2005). Dil ve beyin: Çocuklarda dil ve konuşma bozuklukları [Language and brain: Language and speech disorders in children]. Yüce Yayınları.
Lust, B. C. (2006). Child Language. New York: Cambridge University Press.
McCauley, R. (2001). Language Disorders in Children, New Jersey: Lavrence Arlbaum Associates Publishers.
Oğuz, Ö., Özkaraalp, İ., Erim, A., İnan, R., & Başaran, Ş. N. (2019). Çocukluk çağı dil bozuklukları değerlendirme ve müdahalesinde Türkiye ve Amerika’nın karşılaştırılması. Dil Konuşma ve Yutma Araştırmaları Dergisi, 2(2), 146-173.
Owens, R. E. (2004). Language disorders a functional approach to assessment and intervention (4th ed.). Pearson Education.
Yaşa, İ. (2019). Normal Dil Gelişimi Gösteren Çocuklar ile Özgül Dil Bozukluğu Bulunan Çocukların Dil Kullanım Bilgisinin Karşılaştırılması. Dil Konuşma ve Yutma Araştırmaları Dergisi, 2(2), 174-194.
